Çarşaflı Hanife! (4) (Koray 36 Y., Afyon)
Sabah erkenden
dükkana gittim. Bir an önce Hanife'nin gelmesini istiyordum. O mesajdan sonra
onun da bana karşı hislerinin olduğu ortaya
çıkmıştı. Ama hisleri ortaya çıksa da Hanife'nin
kendisi nerdeyse öğleye kadar görünmedi. Acaba bugün gelmeyecek mi diye
düşünürken dükkan kepenklerinin kalkmasını duydum. Hemen
baktım kapıdan, Hanife gelmişti sonunda. Biraz sonraysa
kapım açıldı ve içeri girdi. Elinde plastik bir kap vardı,
kabın içinde de birkaç parça sigara böreği.
İki gün
önceki siyah çarşafı vardı üzerinde. "Belki karnın
acıkmıştır..." diyerek uzattı kabı. Kabı
alırken elini tuttum, "Ne zaman geleceksin?" diye sordum heyecanla. Hemen
elini çekti, "Soğutma börekleri, afiyet olsun!" dedi ve çıktı
hızlıca. Şaşırdım bu hareketine ama bir şey
de demedim.
Getirdiği
lezzetli börekleri afiyetle yerken kabın içinde
kıvrılmış küçük bir not kağıdı gördüm. "Bu
ne böyle?" diyerek açtım kağıdı. Yağlanmış
kağıtta bir adres yazıyordu. Birden kalbim heyecanla atmaya
başladı. Hanife'nin mesajıydı bu, benimle bu adreste
buluşacaktı anlaşılan. Kağıdın arkasına
da, "Saat ikide, kimseye görünme!" diye ayrıca yazmıştı.
Saat 13:00'ü geçerken Hanife'nin dükkanın kapısını kapatıp
gittiğini gördüm. Buluşma yerine gidiyor diye düşündüm.
Yarım saat sonra da ben kapattım dükkanı ve dediği adrese
doğru yürümeye başladım. Çok uzak olmayan bir yerdeydi
buluşma mekanımız. Sokağa girdim ve evin
numarasını bulmak için ilerledim. Sonunda tek katlı, bahçe
içinde kagir bir evin önünde durdum, burasıydı. Ama değişik
bir havası vardı evin, terk edilmiş gibiydi. Doğrusu biraz
korktum. Acaba Hanife bana bir tuzak mı kuruyordu yoksa? Bunu
öğrenmenin tek yolu içeri girmekti. Sağa sola baktım, sokakta
kimseler yoktu.
Eski ve
paslanmış bahçe kapısını açıp girdim içeri.
Kurumuş ağaçların arasından ince bir yol evin
kapısına kadar uzanıyordu. Evin pencereleri sıkı
sıkı kapalıydı, perdeler de çekiliydi. Kahverengi
boyalı eski demir kapının önüne geldim. Birkaç kez yavaşça
tıklattım kapıya. Biraz sonra buzlu camın arkasında
bir karaltı belirdi, yaklaştı ve kapıyı açtı.
Kendisi kapının arkasında kalırken ben aralıktan
girdim içeri. Heyecan ve korkuyu birlikte yaşıyordum.
Kapı
arkamdan kapanırken geriye döndüm, Hanife karşımdaydı.
"İçeri geç!" diyerek ilerlememi söyledi. Yoğun bir rutubet kokusu
vardı. Loş karanlık koridordan ilerleyip soldaki açık
kapıya yöneldim. Genişçe bir odaydı burası. Yerler
ahşaptı, duvardaki boyalar yer yer dökülmüştü. Eşya olarak
hiçbir şey yoktu, yerlerde birkaç parça kartonla gazete
kağıdı vardı.
"Kimse görmedi
değil mi?" diye sorunca, "Yok, görmedi!" dedim. "Burası ne böyle,
kimin evi burası?" diye sordum. "Ablamın..." diyerek cevapladı.
"Eniştem öldükten sonra İstanbul'a oğlunun yanına
taşındı, burası da böyle kaldı." diye küçük bir
açıklama yaptı. Karşımda en az benim kadar heyecanlı
halde duruyordu. "Koray, lütfen, kocam gelene kadar olacak bu iş, o
geldikten sonra bitireceksin, bana söz ver!" dediğinde, "Neden?" diye
sordum.
"Kocam gelecek,
anlamıyor musun, öğrenirse beni gebertir!" dedi korkuyla.
"Peşimi bırakacaksın, o görüntüleri de sileceksin, bütün
bunları unutacağız, tamam mı?" dedi peşi sıra.
İstemeye istemeye, "Tamam!" dedim. Faruk abi geldikten sonra olacak
iş değildi zaten. Çok tehlikeli, riskliydi.
Etrafa
bakındım, "Nasıl olacak burada, buranın hali ne?"
dediğimde, "Gel!" dedi ve önüme geçti. Ayağında topuklu
ayakkabılar vardı, adım attıkça sesler evin çıplak
duvarlarında yankılanıyordu. Koridorun ucunda sağdaki
odanın kapısını açıp içeri girdi, ben de
peşinden. Odada eşya niyetine yerde duran eski, üzeri kirlenmiş
bir hazır yatakla yorgan vardı sadece. Kalın eski perdeler
sadece çekilmemiş aynı zamanda pencerenin kenarlarından duvara
çivilenmişti. Bu odanın da duvar boyaları yer yer dökülmüş,
altındaki sıva görünüyordu. Ürpertici bir manzaraydı. Korku
filmlerindeki gibi bir evdi burası.
"Bu yatak ne
arıyor burada?" diye sordum. Hanife, "İstemiyor musun?" dedi ters bir
tavırla. Soru sormamdan hoşlanmıyordu. Etrafa
baktığımı görünce, "Soyunmayacak mısın?" diye
sordu. İçerisi oldukça serindi, yoğun rutubet kokusu burada da
vardı. Soyunmaya başlarken kendisi duruyordu. "Sen de soyunsana!"
deyince, "Önce sen soyun!" dedi. Üzerimdekileri tek tek çıkardım,
tamamen soyununca, "Yatağa gir!" dedi.
Katlanmış
yorganı açtım, yatağa girdim. "Hadi sen de soyunsana, ne
bekliyorsun?" deyince Hanife de soyunmaya başladı.
Çarşafının alt ve üst parçalarını çıkardı.
Altına siyah renkli, dizlerinin bir karış üzerine gelen bir mini
etek giymişti. Üstünde ise beyaz, tül bir bluz vardı ve içine giydiği
siyah sutyeni görünüyordu. İnce siyah çoraplı bacakları
ayakkabı sandığım ama gerçekte dizlerinin altına gelen
siyah deri çizmelerinin üzerinde birer sütun gibi yükseliyordu.
Başına bağladığı siyah bonesini de açınca
resimlerinde gördüğüm kumral saçları çıktı ortaya.
"Bu halin ne
böyle?" diye sordum. "Beğenmedin mi?" deyince, "Yok, yani çok
beğendim. Yani çok süper, hiç böyle bir şey beklemiyordum, onun için
şaşırdım!" dedim heyecanla. "Faruk almıştı
bunları, gece olunca giymemi istiyor!" dedi gülümseyerek. "Faruk abi
ağzının tadını biliyormuş!" dedim. Tül bluzun
düğmelerini açtı, sutyeni ile kaldı. İri memeleri sutyene
sığmıyor gibiydi. Her an sutyenden taşacaklarmış
gibi şişmişti ikisi de. Ellerini arkaya atıp sutyenin
kopçasını açarken ben de sikimi sıvazlamaya
başlamıştım.
Az sonra
memeleri sutyenden kurtulunca löpürdediler. Elini arkaya atıp eteğini
de indirecekken, "Bırak şimdi onu, gel hadi!" dedim. Hanife
yanıma oturdu ve uzandı, elim sikimdeyken memelerini emmeye
başladım. O ara sağ elini sikime attı. Ben sikimden
çektiğim elimi memelerine atarken diğeriyle de kalçalarını
avuçladım. Ağzımsa memeleri ile meşguldü. Etli meme
uçlarını emdim, ısırdım, yaladım. Hanife ise
nazikçe sikimi avuçlayıp sıvazlıyordu bu sırada.
Memelerinden
sonra pembe dudaklarına yöneldim. İnce dudaklarını emerken
karşılık vermesinden ayrı bir keyif duydum. Islak ve
sıcak dilini ağzıma sokunca onu da emdim,
ısırdım. Sonrasında ben dilimi ağzına soktum. Aç
bir bebek gibi emdi dilimi, ısırdı. Başımı
saçlarına gömdüm. Güzel bir şampuan kokusu yükseliyordu
saçlarından.
Dizlerimin
üzerinde doğruldum. Memelerini avuçladım, o da sikimi tutmaya devam
ediyordu. İyice sertleşip şaha kalkmış sikimi gösterip,
"Ağzına alsana!" dedim. Hanife sağ dirseğinin üzerinde
doğruldu, önüne geldim ve sikimi uzattım ağzına doğru.
Araladığı ağzına soktum. Hanife önce ne yapacağını
şaşırmış gibi baktı bana, sonra da sikimi
iştahla emmeye başladı. Öncekinden daha ustaca yapıyordu.
Sol eli
sikimdeydi. Dilini çıkarıp sikimin kafasını dilliyor,
yalıyor sonra da ağzına alabildiği kadar alıyordu.
"Hepsini alabilir misin?" dedim saçlarını okşarken. "Denerim!"
dedi gülümseyerek. Sonra da biraz öne doğru kaydı.
Ağzını açtı iyice ve sikimi almaya başladı
ağzına. Dibine birkaç santim kalana kadar soktu, sikim
ağzını doldurmuştu tamamen. Karımın ve diğer
beraber olduğum kadınların daha önce hiç
yapmadığı, yapamadığı bir şeydi bu.
Hanife, sikim
boğazına kadar girmişken baktı bana, (Bak yapıyorum!)
der gibiydi. O halde birkaç saniye kaldı, sonra da ağır
ağır çıkardı sikimi ağzından. Derin birkaç nefes
aldı. Ben bir şey demeden aynısını yine yaptı. Bu
kez dibine kadar aldı, Hanife kendi rekorunu kırmıştı.
Sikimi yeniden çıkartırken, "Valla helal olsun!" dedim gülerek. Cevap
vermek yerine dilini çıkardı ve sikimin kafasını
yaladı dondurma gibi. Sağ elimi attım memelerine ve onları
avuçladım. Hanife'nin muhteşem saksosuna memelerini okşayarak
karşılık verdim.
Hanife beni
delirtmişti resmen. Bir an önce amına girmek istiyordum. Aynı
hislere o da sahipti, "Yeter mi bu kadar?" diye sordu. "Tamam, hadi şöyle
dizlerinin üzerinde domal!" dedim. Sırtını döndü ve "Eteğimin
fermuarını açsana!" dedi. Hemen ince fermuarı açtım. Hanife
bir çırpıda mini eteğini çıkardı ayağından.
O an Hanife'nin bana hazırladığı sürprizin bu kadarla
sınırlı olmadığını gördüm. Altına siyah
bir tanga giymişti. Siyah çoraplarının kalın ve dantelli
lastikleri nerdeyse kasıklarındaydı. "Vay, bu tanga ne böyle!"
dedim keyifle ve "Bunu da mı Faruk abi aldı?" diye sordum.
"Yok, bunu ben
almıştım!" deyince, "Hadi be, şaka mı?" dedim. "Valla,
ben aldım bunu!" dedi inanmamı ister gibi. "Nerden aldın sen,
bunu anca iç çamaşırcılarda bulursun?" dediğimde, "Yok,
bayan bir arkadaşımın tesettür mağazası var, o
satıyor ama herkese değil!" dedi sözleri biterken. "Vay
anasını, süpermiş!" dedim gülerek.
Hanife parlak siyah
çizmelerini çıkarmadan tam önümde domaldı köpek gibi. Siyah
tangasının arkası göt yanaklarının arasına
girmişti. Amının etli dudaklarını ayırıyordu
birbirinden. Ayrı bir çekicilik katıyordu bu görüntü.
"Çıkartayım mı bunu?" dedi tangasını işaret ederek.
"Gerek yok!" dedim sikimi sıvazlarken. "Sen de Faruk gibisin!" dedi bu
sözüme karşılık. "Nasıl yani?" diye sordum. "O da
çıkartmamı istemiyor, öyle yapıyor!" dedi yanıt olarak.
"Kocanla zevklerimiz aynıymış desene!" dedim sikimi göt
yanaklarına sürterken.
Hanife
bacaklarını biraz daha ayırdı, tangasının ipini
çektim kenara. Ayrık duran ve şimdiden ıslanmış
amına sürttüm sikimi, sonra da yavaşça bastırdım.
Hanife'nin amı bir süngerin suyu emmesi gibi sikimi emdi, içine çekti.
Sikim az sonra köküne kadar girmişti amına. Bir süre o halde
bekledim. Hareketlenmeye başlayacakken Hanife ileri geri oynamaya
başladı, sikimi kendisi sokup çıkartıyordu amına. Çok
hoşuma gitti bu hali. Kalçalarını, göt yanaklarını
avuçlayıp sıkarken Hanife sikimi ağır ağır
alıyordu amına.
Tangasının
ipini çektim ve sol elimin parmaklarına doladım. Sikim
amının içinde gidip gelirken sağ
başparmağımı göt deliğinin üzerinde gezdirdim önce,
sonra da bastırdım. Hanife'nin amı gibi göt deliği de bir
süngere dönüşmüş gibiydi. Parmağımı hemen alıverdi
içine. O an Hanife aldığı zevkle iniltiler çıkartmaya
başladı. "Ohhh, ımmm, ayyyy, uhhh, ıhhh..." sesleri
birbirine karışarak odanın içinde yankılanıyordu.
Kumral
saçları hafiften dalgalanıyordu bu anlarda. Hareketlerini
hızlandırmaya başladı. Göt yanakları
kasıklarıma çarptıkça löpürdüyor, şiddetli 'Şlap,
şlap!' sesleri çıkıyordu. Parmağımı
çıkardım göt deliğinden. Sonra da pompalamaya
başladım. Hanife durdu bu anda. Sikim zevk sıvıları
ile yağlanmış amının içinde hızlı
hızlı gidip geliyordu şimdi. Destek aldığı
ellerini yatağın üzerinde iki yana açtı iyice, belini biraz
eğdi aşağı. Bana ideal pozisyonu
sağlamıştı. Bu işleri iyi biliyordu Hanife.
Sikimi
amına bir sokup bir çıkardım daha sonra. Her seferinde
taşaklarıma kadar alıyordu içine. Kocasının küçük siki
amını dolduramıyordu Hanife'nin. İçinde her daim
yarağa muhtaç bir boşluk bırakıyordu. Ve şimdi o
boşluğu sikim tamamen doldurduğundan Hanife'nin iniltileri küçük
çığlıklara dönüşmüştü.
Sol eliyle
yataktan destek almaya devam ederken sağ elini kalçalarına,
memelerine, amına atıyordu. Başını sağa sola
çevirip, "Sik, sik, ohhh, sik, ahhh, sik..." demeye
başlamıştı. Onun bu isteğine daha hızlı
pompalayarak cevap veriyordum. Sikim amının içinde her an patlamaya
hazır bir halde gidip geldikçe zevk iniltilerimiz birbirine
karışıyor, bomboş evin içini çınlatıyordu.
Daha fazla
dayanamayacağımı anladığımda çıkardım
sikimi amından. Hanife, "Ne oldu, geldin mi?" diye sordu
başını geriye atıp. "Yok, daha değil ama biraz
duralım, yoksa şimdi patlayacam!" dedim nefes nefese. Sözlerim
üzerine doğruldu Hanife ve yatağa uzandı tekrar. Yanına
uzandım ve dudaklarına yumuldum hemen. Ateşli öpüşmemizin
arasında sağ elimi amına attım ve okşadım uzun
uzun. Etli amını ovaladıkça Hanife sikim
amındaymış gibi gaza gelip inliyordu. Bir süre de memelerini
emdim, o da saçlarımı okşayarak karşılık verdi
buna.
"Kocan seni
arkadan da yapıyor..." dediğimde dudaklarındanü "Evet!"
sözcüğü çıktı sadece. "Hoşuna gidiyor mu peki?" diye sordum.
Elini saçlarımda gezdirdi, "Niye sordun?" dedi. "Ben de istiyorum!"
deyince, "Ama seninki çok büyük!" dedi gülümseyerek. "Olsun, ağzınla
amın hepsini alıyor, bakarsın götün de alır!" dedim
gülerek.
Hanife götten
verme konusunda beklediğim zorluğu, itirazı göstermemiş,
kabul etmişti hemen. "Çantamda krem var, onu getireyim!" deyince, "Ben
getiririm, çantan nerde?" dedim. Çantasını mutfağa
bıraktığını söyleyince kalktım ve mutfağa
geçtim. Mutfakta eşya niyetine bir şey kalmamıştı.
Duvardaki mutfak dolapları bile sökülmüş, yerlerinde izleri
kalmıştı. Eski ve bazı yerleri kırılmış
beyaz fayansla kaplı tezgahın üzerinde Hanife'nin siyah çantası
duruyordu. Her zaman omzuna astığı çantasıydı bu. Çantanın
fermuarını açtım, içinde ıvır zıvır bir sürü
şeyin haricinde cüzdanı ve cep telefonu ile bahsettiği krem
kutusu vardı.
O ara Hanife, "Koray,
nerde kaldın?" diye bana seslenince, "Geliyorum!" dedim ve kutuyu
alıp çantasını koydum yerine. Odaya dönünce onu aynı halde
buldum. "Nerde kaldın?" dedi sitem eder gibi. "Kusura bakma." dedim.
Elimde
tuttuğum kutuyu açtım. Beyaz kremden bolca aldım ve önümde
sallanan sikime sürdüm. Sikim kremle kaplanırken Hanife çizmelerini
çıkardı. "Niye çıkardın?" deyince, "Rahatsız oldum!"
dedi ayaklarını ufalayarak. Tangasını da çıkardı,
hemen ardından da yüzüstü uzandı yatağa ve bacaklarını
ayırdı iki yana.
Uzandım
üzerine, bir elimle sikimi tutarken diğeriyle de göt yanaklarını
ayırdım. Hafif kıllı göt deliğine sürttüm sikimi.
Hanife, "Götüme de krem sür!" deyince kremden aldım biraz ve göt
deliğinin ağzına ve içine sürdüm, parmaklarımla yedirdim.
Yeniden sikimi bastırırken, "Yavaş yap!" dedi bu sırada.
"Tamam, rahat ol!" dedim. Sikimi bastırmaya başladım. İlk
anda Hanife'nin göt deliği sikimi gerisin geri itti ama sonrasında
yavaş yavaş açılmaya başladı. O anda daha önce
tatmadığım bir duygu tüm ruhumu ve bedenimi sarmaya
başladı.
Sikim
ağır ağır yol alıyordu Hanife'nin götünde. Nerdeyse
yarısına kadar girmişken Hanife acı dolu bir halde, "Tamam,
yeter bu kadar!" dedi. O halde bekledim bir süre, sonra da yavaş
yavaş belimi ve götümü kaldırıp indirerek sikimi sokup
çıkartmaya başladım götüne.
Hanife, "Ihhhh,
ahhhh, ayyyy..." deyip duruyordu ha bire. Sürekli olarak, "Yavaş ol,
yavaş yap!" diyordu bunun yanında. Göt deliği sikimi çepeçevre
sarmıştı, amının genişliğinin yanında
göt deliği ufak bir nohut tanesi kadar kaldığından
aldığım zevk de daha fazlaydı. Zevkten inliyordum.
Karımın yıllardır vermediği,
yaşatmadığı bir zevki Hanife hiç itiraz etmeden
yaşatıyordu bana. Daha önce evli sevgilimi pek çok kez götünden
sikmiştim ama onun göt deliği amı gibi genişlemişti,
kendi kocası da götünden sikiyordu onu. Üstelik evlenmeden önceki
sevgilisinin de onu sadece götünden siktiğini söylemişti. Böylece
kocasına el değmemiş bir bakire gibi göstermişti kendini.
Hanife'nin
iniltilerinin içinde hem acı hem zevk vardı, benimkilerse sadece
zevkten ibaretti. Büyük bir haz duyuyordum. Kremden iyice
yağlanmış sikim göt deliğini her gidip gelmesiyle birlikte
genişletiyor, açıyordu. Ama bu Hanife'nin acı çekmesinin önüne
geçemiyordu. Hızlı hızlı yapamadığım için
pek hoşuma gitmiyordu bu durum ama devam etmek durumundaydım.
Hanife'den
hırıltılı sesler gelmeye başlamıştı
artık. Sonunda, "Bu kadar yeter, çıkar hadi!" deyince mecburen
çıkardım sikimi götünden. Göt deliğinin ağzı
kızarmış ve genişlemişti epeyce. Tıpkı
kocasının çektiği videodaki gibi göt deliğinin
ağzındaki kasların kasılmalarını izledim. O ara
küçük bir 'Zorttt!' sesi Hanife'nin göt deliğinden çıkıverdi.
"Ay kusura bakma!" dedi utanmış gibi. "Önemli değil!" dedim
gülümseyerek.
Doğruldu
yataktan. "Sen boşaldın mı?" diye sorunca, "Yok, daha değil!"
dedim. "Sen de çok geç geliyorsun!" dedi gülümseyerek. "Niye, sen
boşaldın mı ki?" dediğimde, "Evet." dedi alt
dudağını ısırarak. "Ne zaman?" dedim
şaşkınca. "Biraz önce." dedi utangaçça. "Götten yerken mi
boşaldın?" deyince cevap vermek yerine gülümsemekle yetindi.
"Ben üste
çıkayım!" dedi hemen sonra. "İyi, peki!" dedim ve uzandım
yatağa. Sikim kazık gibiydi zaten. Hanife bacaklarını iki
yanıma koyarak üzerime çıktı. Bir eliyle tutarak sikimi
amına hizaladı ve ardından oturdu. Sikim amına girmişti
yeniden. Ellerini arkaya, kalçalarıma koydu ve o halde hareket etmeye
başladı. Sikim amının içinde oynayıp dururken iri,
dolgun memeleri de sallanıp duruyordu sürekli. Kalçalarını
tuttum, hareketleri hızlanmaya başlarken aldığı
zevkten inlemeye başlamıştı. Dolgun memelerini
avuçladım, sıktım, yoğurdum.
Sonrasında
öne doğru eğildi, memeleri yüzüme geliyordu. Hanife götünü
kaldırıp indirirken ben de alttan pompalamaya başladım. Bu
anda aldığı zevkle çıldırmışa döndü,
memelerini yüzüme bastırıyordu. Uzattığı memelerini
dişledim, koparacakmış gibi uçlarını emerken alttan
var gücümle pompalıyordum. Hanife üzerimde bir rodeocu gibi
zıplıyordu. Şiddetli 'Şlap, şlap, şlap!' sesleri
kulaklarımızı çınlatıyordu. O anlarda
kocasının kulaklarının da
çınladığını düşünüyordum.
Artık
boşalmaya adım adım yaklaşıyordum. Kendimi daha fazla
tutup kasmak istemediğim için tüm gücümle yükleniyor, pompalıyordum.
Onu daha da kendime çektim, ellerimi sırtına atıp
bastırdım bana doğru.
Sonunda deli
gibi sarsılarak boşalmaya başladım Hanife'nin amına.
Sikimde döl niyetine ne varsa her bir damlasını amına
akıttım. Gücüm tükenmişti, Hanife kendini bıraktı
üzerime. Nefes nefeseydik, kalbim deli gibi atıyordu. İçerinin
serinliğine rağmen terlemiştik. Yüzümü saçlarına gömdüm.
Bir süre öylece kaldık.
Hanife
yanıma uzandı sonrasında. "Çok güzeldi, çok teşekkür ederim!"
dedi yanağımdan öperek. "İçine boşaldım,
tutamadım kendimi gene..." deyince, "Boş ver, önemli değil!"
dedi. Kollarımın arasına aldım onu, terlemiş
alnını ve yanaklarını öptüm. Birkaç dakika yorgunluktan
bitkin bir halde kaldık. Hanife, "Benim gitmem lazım, kızı
okuldan alacağım daha!" dedi ve kalktı yataktan.
Ona, "Biraz daha
kalalım, çok yorgunum..." dediğimde, "Sen istersen kalabilirsin,
anahtarı veririm sana, sen çıkınca kilitlersin!" dedi. "Sende
başka anahtar var mı peki?" diye sordum. "Var var, merak etme, zaten
bundan sonra buraya geliriz!" dedi tangasını giyerken. "Bundan sonra
derken?" dediğimde, "Yani Faruk gelene kadar!" dedi. "O geldikten sonra
olmayacak mı?" diye sordum. "Seninle bu işi hallettik sanıyordum!"
dedi ciddi bir sesle. Çizmelerini giydikten sonra çıktı.
Biraz sonra
üzerinde siyah bol bir etekle geldi. "Sen bunu mu giymiştin?" diye sordum.
"Evet, miniyle dolaşacak halim yok!" dedi. Sutyenini bağladıktan
sonra da getirdiği siyah poşetten çiçekli uzun bir tunik
çıkardı ve bunu giydi. Mini etekle tül bluzunu da bu siyah
poşetin içine koydu. Başını bağladı,
çarşafını da giyinince ilk haline dönmüş oldu.
"Yaman
kadınsın!" dedim kahkahayla. Gülümsedi, "Kapıyı kilitlemeyi
unutma, kimseye görünmemeye de dikkat et!" dedi ve gitti. Demir
kapının yavaşça kapanmasını duydum.
Kalın ve
ağır yorganı çektim üzerime. Yorgunluktan gözlerimi
açamıyordum. Sonunda dayanamayıp uykuya daldım...
[Koray]
|