Çarşaflı Hanife! (3) (Koray 36 Y., Afyon)
Hanife saf bir
kadındı. Resim ve videoları gözünün önünde silince hepsinin
gittiğini sanıyordu. Ama en basiti ona cep telefonumda çıplak
resmini gösterdiğimi bile unutmuştu. O gece gözüme uyku girmiyordu
bir türlü. Aklım ondaydı. Ayaküstü güzel bir sikiş
yaşamıştım ve tadı damağımda
kalmıştı. Saat 02:00'ye doğru kalktım ve salona
geçtim. Cep telefonumu alıp Hanife'nin çıplak resimlerine baktım
bir süre.
Aklıma bir
fırlamalık geldi. Daha önce kızının cep telefonunu
tamir ederken telefondaki kayıtlı numaralarını
almıştım ve bu numaralardan biri de Hanife'ninkiydi.
Numarayı da tabletime kaydetmiştim. Hemen benimle beraber evden
işe işten eve gidip gelen tabletteki numarayı telefonuma
kaydettim. Hanife'nin Whatsapp kullandığını gördüm. Profil
resmi olarak küçük kızının resmini koymuştu.
En son saat 23:30'da
girmişti Whataspp'a. Hemen o resimleri gönderdim kendisine. Kocası
nasılsa İstanbul'daydı. Korkmamı gerektirecek bir şey
yoktu. Resimlerin ardından, "Bilgisayardan sildim, ama telefonumdakileri
ne yapacaksın?" diye yazdım. Ne cevap vereceğini merak
ediyordum.
Bu saatte
uyuyordur, sabah görünce bakalım ne olacak diye düşünürken, bir
dakika kadar sonra, "Orospu çocuğu, Allah belanı versin!" diye bir
mesaj yazıp gönderdi. Anlaşılan Hanife'nin de gözüne benimki
gibi uyku girmemişti. "Resim ve videoların kopyaları elimde,
seni bundan sonra ne zaman istersem sikecem!" diye yazdım. Hanife cevap
olarak küfürlü mesajlar yazıp durdu. "Kocan seni çekerken hiç böyle asabi
değildin!" dedim ve sonuna kahkaha figürleri ekledim. O çok sinirliyken
ben çok rahat ve keyifliydim.
Ona, "Bugünkünü kabul
etmiyorum. Seninle yatakta adam gibi sikişmek istiyorum. Ya kabul edersin
yada şimdi resimlerini koyarım internete!" diye yazdıktan hemen
sonra telefonum çaldı. Hanife yazmak yerine doğrudan aramayı
tercih etmişti. Oldukça öfkeli ama fısıltılı bir sesle
bana ana avrat küfürler savurdu. Bense hiç sesimi çıkarmadan dinledim onu.
Küfürlerin ardından, "Ne istiyorsun benden? Üç çocuğum var, sen
nasıl bir adamsın, hayatımı mahvedeceksin!" deyince, "Öyle
bir niyetim yok, sadece senden hoşlanıyorum!" dedim. "Allah
belanı versin senin!" dedi, telefonun ucunda
ağladığını duyuyordum.
"Kocan niye
böyle bir şey yaptı?" dedim ama cevap vermedi. Salonun
karanlığında telefonun ucundan gelen ağlamalarını
dinliyordum. "Niye böyle bir şey yaptı, sen niye yaptın?" diye
sordum bu sefer. "Koray, sana yalvarıyorum, ne olur, Allah
rızası için, bırak beni, hayatımı mahvedeceksin, ne
olur, çocuklarım var benim, onların başı gözü için, yapma,
vazgeç, bu işin sonu iyi olmaz!" deyince, "Ne o, beni tehdit mi ediyorsun?"
diye sordum. Cevap vermedi bu sözüme. Ben gene, "Niye böyle bir işe
girdiniz, niye yaptınız?" diye sordum. Basit bir karı koca fantazisi
miydi bu? Niye yapmışlardı?
Hanife, "Faruk
istedi!" deyince, "Niye istedi, fantazi olsun diye mi yaptınız,
kendiniz mi izlediniz?" dedim. "Yok, ben bilmiyorum, benden istedi ben de bir
şey demedim!" diye ağlamaklı bir cevap verdi. "İyi de sen
nasıl kabul ettin?" dediğimdeyse, "Kocam o benim, karşı
gelemem. Hem karı koca arasında öyle şeyler olmasında bir
şey yok!" dedi ve sonra gene yalvarıp yakardı. "Bunu seninle yüz
yüze konuşmak istiyorum, sabah görüşürüz!" dedim ve kapattım
telefonu. Belki arar diye bekledim ama aramadı, mesaj da yazmadı.
Faruk abi neden
böyle bir şey yapmıştı? Neydi amacı?
Karısının o resim ve videolarına bakıp 31 mi
çekecekti? Aklım almıyordu bunu. Bu işte bir iş var gibi
geliyordu. Yatağa girdim. Karım horul horul uyuyordu.
Bakışlarımı tavana diktim. Kocası Hanife'nin
çıplak resimlerini çekmiş, sikişirlerken videoya
almıştı. Hanife ise sesini çıkartmamıştı
buna. Üstelik (Karı koca arasında öyle şeyler olmasında bir
şey yok!) diyordu. Nerden baksan garip bir durumdu bu. Görüntüsü,
yaşantısı bu yaptıklarına 180 derece zıttı,
niye böyle bir işe girmişlerdi?
Sabah saat 10:00
gibi dükkan kepenklerinin kalkmasını duydum. Bakınca kepengi
kaldıranın Hanife olduğunu gördüm, yanında kapalı ama
onun gibi çarşaflı olmayan bir kadın vardı. Hanife dün
kepengi benim kaldırmamı istemişti ama şimdi kendi
kaldırıyordu. Ben işime devam ederken aklım Hanife'ye
takılmıştı. Acaba bir önlem olarak mı bu
kadını getirmişti? Kocası dönene kadar beni kendinden uzak
tutmak için yaptığı bir şey miydi? Aklım türlü
sorularla doluydu. Saat öğleye yaklaşırken dükkan
kapısı açılıp kapandı. Hızlıca kalkıp
baktım, Hanife ile beraber gelen kadın gidiyordu. Hanife şimdi
tekti yanda. Yanına uğrayıp uğramama konusunda
kararsız kaldım.
Ancak birkaç
dakika sonra kapı açıldı ve Hanife içeri girdi. Koyu lacivert,
peçeli bir çarşafın içindeydi bugün. Burnunun ucundan
yukarısı görünüyordu sadece. "Ne istiyorsun benden?" diye
kararlı bir sesle sordu. "Sana söyledim ne istediğimi!"
dediğimde, "Onu sormuyorum, nereye kadar gidecek senin isteğin?"
dedi.
Sonra da, "Metresin
olmamı mı istiyorsun?" diye sordu. İlginç bir soruydu bu.
"İki gün sonra kocam gelecek, ondan sonra ne olacak, nereye kadar gidecek
bu iş, söylesene?" diye devam etti sözlerine. Dünkü utangaç, korkak hali
yoktu hiç, çok kararlı ve cesur görünüyordu.
Ben de, "O resimleri,
videoları gördüğümden beri aklımdasın. Karıma elimi
sürmez oldum, varsa yoksa sen. Nereye kadar gider bilmiyorum ama seni
aklımdan çıkartamıyorum!" dedim sözlerine
karşılık. Büyük, kahverengi gözlerini üzerime dikti, bir süre
bir şey demeden baktı. Ona, "Niye öyle bir şey
yaptınız, sizin gibi insanların o tip şeylerle işi ne?"
diye sordum. "Bu seni ilgilendirmez!" dedi.
O sıra bir
müşteri geldi. Hanife, "Ben başka yerde bozdurayım o zaman..."
diyerek başını öne eğip çıktı. Müşterinin
yanında para bozdurmaya gelmiş gibi numara yaptı. Müşteri
tanıdık bir arkadaşımdı, konuşurken konu konuyu
açtı ve bir saate yakın süre geçti. O gittikten sonra bir süre Hanife
gelir mi diye bekledim, ama gelen giden olmayınca çıkıp
baktım. Dükkan kapısı kapalıydı, Hanife yoktu içerde,
gitmişti. Telefon açtım, hemen meşgule attı. Sonra birkaç
defa daha aradım, ama hep meşguldü, engellemişti beni. "Ben sana
yapacağımı bilirim!" dedim sinirle.
Yarım saat
kadar sonra kapıdan içeri girdi. Sinirim yatıştı onu
görünce. "Yoktun?" dediğimde, "Kızın okuluna gittim,
öğretmeniyle konuştum." dedi. Sonra yeniden beni ikna etmeye
çalışan sözler söyledi. Ama bu sözlerinin bir önemi yoktu benim için.
"Boşuna konuşma, ben söyleyeceğimi söyledim sana!" dedim.
Gözlerinde yaşlar belirdi. Ona, "Senin bu duruma düşmenin sorumlusu
ben değilim, kocan. Eğer kocan bu salaklığı
yapmasaydı sen bu durumda olmazdın. Benim yerimde hangi erkek olsa
aynısını yapar, senin gibi bir kadına sahip olma
fırsatını aklı olan kimse tepmez!" dedim. Hiçbir şey
demedi bu sözlerime.
"İçerisi
müsait!" dediğimde de bir şey demedi, sanki dilini yutmuştu
Hanife. Bedeni buradaydı ama aklı ve ruhu başka yerdeydi. "Beni
duydun mu?" demek zorunda kaldım. Sakince, "Kapıyı kapatıp
geliyorum." dedi ve çıktı. Bense birazdan yaşayacağım
sikişmenin zevkiyle ellerimi çırptım. Hanife 2-3 dakika sonra
içeri girdi ve benim bir şey dememe kalmadan arka tarafa geçti.
Dışarı baktım, sokak boştu, görecek kimsenin
olmadığına emin olduktan sonra kapadım kapıyı ve
kilitledim.
Arkaya geçince
Hanife'yi sandalyede oturur buldum. Ayağa kalkınca, "Gerek yok, otur!"
dedim ve hemen önünde soyunmaya başladım. Hanife yeniden sandalyeye
oturdu, ben soyunurken gözlerini yere dikti. Az sonra üzerimde giysi olarak
sadece çoraplarımla kaldım. Sikim sertleşmişti çoktan.
Sikimi sıvazlarken Hanife'ye, "Kocana yaptığın gibi yap,
ağzına al!" dedim emreder gibi. Hanife oldukça sakin ve uysal
davranıyordu. Peçesini çenesinin altına indirdi, ben sikimi
sıvazlarken, ince, pembe dudaklarını araladı.
"Hadi, al
ağzına, durma öyle!" dedim. Hanife öne eğdiği
başını kaldırdı ve araladığı
dudaklarının arasına sikimin kafasını aldı. O an
vücudumdan büyük bir elektrik akımı geçti sanki. İnce narin
dudakları sikimin kafasını çepeçevre sarmıştı.
Bir süre öyle durdu, hiçbir şey yapmadı.
Islak,
sıcak dilini sikimin kafasında hissettim az sonra. Elleri dizlerinin
üzerinde, sikime hiç dokunmadan sakso çekiyordu Hanife. Kocasının
çektiği resimlerde acemi görünürken şimdi pek de öyle
olmadığını fark ettim. Sadece sikimin kafasını
ağzına almış olsa da dilini ustaca kullanıyordu. Elimi
başına attım. Tüm vücudunu saran yumuşacık
çarşafının altındaki saçlarını hissettim,
başını okşadım. Bu sırada Hanife yumuşak,
uysal haliyle saksosuna devam ediyordu. Sanki başına gelenleri
kabullenmiş gibiydi.
"Çok güzel,
işte böyle, devam et, nerde öğrendin böyle yalamasını?"
dedim aldığım zevkle. Ancak Hanife'den ses çıkmıyor,
sadece işini yapıyordu. "Elinle tut, okşa onu!"
dediğimdeyse sol elini kaldırıp sikimi kökünden kavradı.
Tıpkı resimde kocasının sikini tuttuğu gibi tuttu.
Yumuşak, beyaz eli sikime dokundukça aldığım zevk
katlanıyordu. Harika bir duyguydu bu. Sikimin sertliği tavan
yapmıştı artık, bir an önce amına girmek için
yanıp tutuşuyordum. Ancak Hanife'nin diğer elini de sikime
atmasıyla beraber biraz daha sabırlı olmam gerektiğini
anladım.
Her iki eliyle
sikimi tutuyordu şimdi. Pembe dudakları sikimin kafasıyla
birleşmişti sanki onları hiç ayırmadan devam ediyordu
işine. Pamuksu, beyaz ellerinin dokunuşları beni daha da
azdırıyordu. Başını okşuyordum durmadan. Onu
çıplak görmeyi çok istiyordum, ama bu kapalı halinin de ayrı bir
güzelliği ve çekiciliği vardı. İpek gibi yumuşak ve
kaygandı çarşafı, ellerim üzerinde kayıyordu.
Aldığım
zevkle gözlerimi kapatmışken birden taşaklarımda Hanife'nin
elini hissettim. Sol eli sikimde, sağ eliyse
taşaklarımdaydı. Sertleşip şişmiş
taşaklarımı bir ineğin yada koyunun memesini sağar
gibi çekiştiriyordu. Başını tutup bana bakmasını
istedim, koca kahverengi gözlerini benimkilere dikti. Sonra da kendini geriye
çekip, "Tamam mı?" dedi kararlı bir sesle. "Tamam!" dedim
başımı sallayarak.
Ben bir şey
demeden kalktı ayağa ve dünkü gibi ellerini tezgaha koyarak
domaldı hemen önümde. Çarşafının alt eteğini
altına giydiği eteği ile birlikte kaldırdım. Dünkü
bordo eteğini giymişti, ancak dünden farklı olarak erkek
çorabına benzeyen ve baldırlarına gelen siyah kalın
çoraplar vardı ayağında. Kalın tabanlı siyah
ayakkabılarıysa yine ayağındaydı.
Çarşafını
ve eteğini tamamen kaldırdığımdaysa bir sürpriz
bekliyordu beni, altında külot yoktu. "Külot giymedin mi sen?" diye
sorduğumda, "Aptal aptal konuşma, çıkardım, dükkanda!" dedi
yanıt olarak. Dolgun beyaz götü ve şimdiden ayrık duran amı
karşımdaydı. Kasıklarında hafif bir ıslaklık
vardı, terlemişti belki de.
Çarşafla
eteğini topladım belinde, sikimi sıvazladım. Zaten
Hanife'nin dili ve dudakları sayesinde taş gibi
sertleştiğinden sıvazlamama gerek kalmamıştı.
Götünün derin yarığına sürtmeye başladığımda
yerinde kıpırdar gibi oldu. Sonra da hareketsiz şekilde
kaldı, sadece önüne bakıyordu. Göt yarığında
aşağı yukarı sürttüm sikimi. Saksodan çok daha güzel, çok
daha ateşli ve zevk verici bir deneyimdi bu.
Ellerimle
ayırdım göt yanaklarını daha sonra ve amının
etli, kararmış dudaklarına sürttüm bu sefer de. Dünkü gibi ani
ve hızlı bir sikiş olmaması için çabalıyordum.
Hanife'nin amının dudakları şişmiş gibiydi,
sikimin kafası dokundukça rüzgarda titreyen birer yaprak gibi
oluyorlardı. Ancak Hanife, "Tamam, hadi, sabaha kadar kalamam burada!"
deyince, "Tamam be, sen de zevkten anlamıyorsun!" dedim. "Zevk istiyorsan
git karını sik!" dedi karşılık olarak. Hanife yeniden
sinirlenmeye başlıyordu.
"Az belini
eğ, bacaklarını biraz daha aç!" dedim. Hemen dediğimi
yaptı, ancak sikimi amına sokmadan başını yana çevirip,
"İçime boşalma, dün öyle yaptın, benim başımı
derde sokma!" dedi. "Tamam, dikkat ederim!" dedim yanıt olarak. Dün
aldığım zevkle boşalırken sikimi amından
çıkaracak halde değildim, ama dediği gibi dikkat etmem
gerekiyordu.
Sikimi tuttum
kafasından ve yavaş yavaş bastırmaya başladım.
Dünkünden daha rahat şekilde sikim amına girmeye
başlamıştı. Ve sonunda yarısından fazlası
girdiğinde ağır hareketlerle gidip gelmeye başladım
içinde. Ellerimi kalçalarına attım, her saniyenin tadını
çıkartmak istercesine yavaş yavaş sikiyordum Hanife'yi.
Dolgun, beyaz kalçalarını
ve göt yanaklarını okşuyordum. Çarşafla eteğini biraz
daha kaldırdım yukarı. Siyah tüylerle kaplı bel çukuru
göründü. Eteğin üzerine beyaz atlet gibi bir şey giymişti. Amı
sıcak ve kaygandı. Dün hemen sulanmadığından canı
yanmıştı, ama şimdi amının
kayganlığı buna engel oluyordu. Hanife zevk mi
almıştı da amı sulanmıştı, yoksa başka
bir şey miydi bilmiyorum, ama aldığım zevki perçinleyen bir
şeydi bu. Ağır hareketlerimi yavaş yavaş
hızlandırmaya başladım. Sikim amına daha çok girip
çıkmaya başlamıştı, nerdeyse dibine kadar giriyordu.
Hanife
olduğu yerde sabit şekilde durmaya devam ediyordu gene. Amı
sulanmış ama kendisi odun gibi hareketsizdi. Sikim amında
olduğu halde sağa sola oynattım. Amının kaygan
duvarlarına sürttüğüm sikim onu biraz olsun hareketlendirdi. Sadece
kendim zevk almak istemiyor, onun da almasını istiyordum. Daha da
bastırdım sikimi, sonunda köküne kadar girdi amına. Bir süre
bekledim o şekilde, sonra da tamamen çıkardım amından. Hanife,
"Ne oldu, geldin mi, içime mi boşaldın?" diye sordu
başını çevirip.
"Yok, daha
değil!" dedim keyifle ve yeniden amına soktum sikimi. Gene dibine
kadar girince bekledim. Bazen yavaş bazen hızlı şekilde
sikmeye başladım. Amının etli dudakları sikim içinde
gidip geldikçe bir açılıp bir kapanan birer kapı kanadı
gibi hareket ediyordu. Amının yakıcı
sıcaklığı sikimden tüm vücuduma yayılıyor, her
yerim zevk dalgaları ile sarsılıyordu.
O sıra
dükkanın camlı kapısına birisinin vurduğunu duydum.
İkimiz de bir an korkuya kapıldık, sikimi amından
çıkartırken Hanife de doğruldu. "Tamam, yeter,
yakalanacağız şimdi!" dedi korkuyla. "Korkma, sessiz ol,
birazdan gider her kimse, bizi göremez zaten!" dedim.
Birkaç kez daha
cama vuruldu, ama sonra sesler kesildi. Ucuz atlatmıştık. Hanife
doğrulmuş, üstünü başını topluyordu. Gitmeye
çalışınca kolundan kavradım, "Şimdi gidemezsin, hem
gidersen görünürsün!" dedim. Korkuyla baktı bana, "Hayatımı
mahvedeceksin, yeter artık bırak beni!" diyerek kurtulmaya
çalıştı.
Daha
sıkı tuttum kolunu. Yumuşak çarşafın altında
sanki bir şey yoktu, kolunun dolgun etini hissediyordum kolayca. "Bana
bak, tepemi attırma, geç şöyle!" dedim. Hanife kolunu kurtardı
elimden, bir şey demeden yeniden domalacakken, "Öyle istemiyorum!" dedim.
Şaşırmış gibi bakınca, "Ben sandalyeye oturunca
sen de önümde domalacaksın!" dedim ve sandalyeye oturdum.
Havaya dikili
halde duran sikimi sıvazlarken ona, "Şu üzerindekileri çıkart,
böyle olmuyor!" dedim. Hanife benimle sikişiyor olsa da karşımda
soyunmak istemiyordu, itiraz etti. "İyi, tamam. O zaman şöyle önüme
geçip de domal!" dedim. Bu kez itiraz etmedi, önüme geçti.
Çarşafını ve altındaki eteğini belinde topladı,
alta düşmemesi için de önden bağladı. "Nasıl olacak böyle?"
diye sorunca, "Eğil iyice, ellerini yere koy!" dedim. Hanife tam önümde
eğildi, ama ellerini yere değil de eski malzemeleri koyduğum
karton kutuya dayadı.
Bacaklarımı
açtım iyice ve kalçalarından tutarak kendime çektim, "Az geri gel!"
dedim. Geriye doğru bir iki adım attı. Göt yanaklarını
tutup ayırdım, amı tam sikimin hizasındaydı
şimdi. "Ellerini dizlerime koy, yavaşça otur!" dediğimde Hanife
dediğimi yaparak ellerini dizlerime attı ve sonra da oturdu. Tabii
otururken sikim amına giriyordu. Tamamen oturduğunda sikim amına
gömülmüştü.
Domalırken
aldığım zevkten daha fazlasını alıyordum bu
pozisyonda. Ona, "Yavaş yavaş öne arkaya hareket et!" deyince Hanife
o halde olduğu yerde hareketlenmeye başladı. Sikim
amının içindeydi tamamen ve Hanife hareket ettikçe amının
duvarlarını dövüyordu. Hanife'nin hareketleri saniyeler ilerledikçe
hızlanmaya başladı. Zevk aldığını
düşünüyordum. Dizlerimi sıkıca tutmuştu. Dolgun beyaz göt
yanaklarını kavramış onları sıkıyor,
okşuyordum. "Ohhhh, çok güzel, işte böyle, devam et, çok güzel!"
demeye başladım. Hanife ise hiç ses etmeden kucağımda
oturur halde götünü sağa sola, ileri geri oynatıp duruyordu.
Sonrasında
belinden kavradım ve "Şimdi de oturup kalkmaya başla, öyle yap!"
dedim. Hanife gene elleri dizlerimde olduğu halde oturup kalkar gibi
yapmaya başladığında sikim de amının içinde gidip
gelmeye başlamıştı. Ona destek olmak için belinden
tutuyordum. Ellerimi çarşafının altına soktum.
Karnını ellerimin altında hissederken içine giydiği beyaz
atletini de sıyırdım yukarı. Şimdi ellerimin
altında şişkin ve dolgun, oturup kalktıkça sallanan
memeleri vardı. Sutyen takmamıştı, belki de külotu gibi onu
da çıkartmıştı. Onu kendime çektim ve sıkıca
avuçladım memelerini.
Hanife bundan
hoşlanmış gibiydi. Kendini bana doğru yasladı ve
hızlı hareketlerle oturup kalkmaya başladı. Bu anlarda
ıslak, terli kasıklarımızın
çarpışmasının çıkardığı yoğun ve
şiddetli 'Şlap, şlap, şlap!' sesleri bulunduğumuz yeri
çınlatıyordu. Ellerim karnında, yuvarlak ve dolgun memelerinde,
kalçalarında gidip geliyordu. Etli meme uçlarını
sıktıkça Hanife'nin hareketleri hızlanıyor ve dudaklarından
belli belirsiz sesler çıkıyordu. Zevk aldığına
adım gibi emindim.
Onu daha da
zevklendirmek için sağ elimi amına attım ve etli amını
avuçladım. Sikimin amının içindeki hareketlerini
parmaklarımın ucunda hissediyordum. Sol elimse memelerindeydi. Hanife
kendini bana yaslıyordu sürekli. Altımdaki ahşap sandalyeden
gacır gucur sesler gelmeye başlamıştı. Hanife
hızlı hareketlerle oturup kalkmaya ve sikimi amının en
derinlerine almaya devam ediyordu. Ancak bir süre sonra yorulmuş
olmalı ki hareketleri yavaşladı. Bense memelerini avuçlayıp
amını okşamaya devam ediyordum.
"Yoruldun mu?"
diye sordum. "Biraz." dedi. Bir süre hareketsiz kaldıktan sonra
kalktı ayağa. Sikim amının sıvıları ile
kaplanmış tavandaki floresan lambanın altında
parlıyordu. Hanife benden yana döndü ve çarşafıyla eteğini
iyice yukarı kaldırdı ve sonra da sikimi tutarak amına
hizaladı. Kontrol ondaydı şimdi, sikim amının
dudaklarına değerken yavaşça oturdu. Şimdi yine
kucağımdaydı, ama bu kez yüz yüzeydik. Sikim kısa bir
aranın ardından amındaydı tekrar. Ellerimi göt
yanaklarına atarken Hanife çarşafının üst
kısmını çekti yukarıya.
İlk defa
memelerini çıplak görüyordum. Ellerimin hoyratça sıkıp
okşadığı bembeyaz memelerinde kızarıklıklar
oluşmuştu. Hanife kucağımda oynayıp sallandıkça
iri memeleri de aynı şekilde oynuyor, sallanıyordu. Onları
aç bir kurt gibi dişledim, ağzıma aldım. Memelerini emmeye
başlarken Hanife'nin elleri sırtımda, saçlarımda geziniyor,
başımı sıkıca tutup memelerine bastırıyordu.
Sikim
amında, ellerim kalçalarında ve göt yanaklarında, ağzımsa
memelerindeydi. Memelerini emmeyi bırakıp pembe dudaklarına
yöneldim, onu dudaklarından öpmek istiyordum. Hanife isteğimi
anlamıştı, araladığı dudaklarını
kanırta kanırta öpüp emmeye başladım. İki eliyle
başımı mengene gibi sıkıyordu. Ellerim dolgun göt
yanaklarını sıkıyor, avuçluyordu.
Dudaklarından
sonra yeniden memelerini emmeye başladım. Onları
sıkıca kavramış, sıkıyor ve ağzıma
sırayla sokuyordum. Hanife'nin gözleri sımsıkı
kapalıydı, hırıltılı inlemeler çıkmaya
başladı dudaklarından. Aynı şekilde ben de inliyordum.
Gittikçe yaklaşıyordum boşalmaya, onun ısrarla, "İçime
boşalma!" demesine rağmen bu gidişle gene içine
akıtacaktım döllerimi.
Ve sonunda
sarsıla sarsıla, kendimden geçercesine boşalmaya
başladım. Kucağımdaki Hanife'den de bu ara yoğun
sesler, iniltiler geliyordu. Yüzünün şekli değişmiş,
hareketleri farklılaşmıştı. O da benim gibi
boşalmıştı. Sonunda ikimiz de birer külçeye dönüştük.
O halde kaldık, Hanife sıkıca sarıldı bana, elleri
çıplak sırtımda gezindi. Az önceki enerjik halimizden eser
kalmamıştı. Muhteşem bir sikiş deneyimi
yaşamıştım. Karımla bile böylesi bir şeyi uzun
zamandır tatmamıştım.
Ona, "Çok
güzeldi, çok teşekkür ederim!" dedim. Kahverengi gözlerini yüzümde
gezdirdi, "Hoşuna gitti mi?" diye sordu. "Hem de çok, senin gitmedi mi?"
dediğimde cevap vermedi. Ama sonra, "Ne olursun bırak peşimi, bu
son olsun, korkuyorum, kendim için, çocuklarım için, ne olur bırak
beni!" dedi. Sıkıca sarıldım, "Bu saatten sonra seni ölürüm
de bırakmam, böyle bir şeyi yaşadıktan sonra artık
vazgeçemem!" dedim. Sessiz kaldı sözlerime karşılık.
Ayağa
kalktı. Sikimin üzeri döllerimle ve amının
sıvıları ile kaplanmıştı. Halen sertti ama
inmişti biraz. Ona, "Gene içine boşaldım, kusura bakma!"
dediğimde de cevap vermedi. Üstünü başını düzeltti. Bense
sandalyede oturuyor, onu izliyordum. Tam gidecekken geri döndü ve "O
şeyleri silecek misin?" diye sordu. "Sen istedikten sonra hepsini silerim,
ama seni asla bırakmam!" dedim. Peçesini çekti yukarı, bununla ilgili
bir şey diyecek sandım, ama, "Hoşça kal." dedikten sonra çıktı.
İnanılmaz
ve yoğun bir sikişmenin sonrasında çalışacak halim ve
gücüm kalmamıştı. Bir an önce eve gidip yıkanmak ve uyumak
istiyordum. Bir sigara yaktım. Sigaramı söndürürken Hanife'nin dükkan
kepenklerini indirdiğini duydum. O da benim gibi sikişin
ardından çalışacak halde değildi.
Eve gittim,
yıkanıp girdim yatağa. Ama uyku haramdı bana. Aklım
fikrim Hanife'deydi. Karım ve çocuklar televizyon izliyordu. Saat 23:00
gibiyken yanı başımdaki telefonuma bir mesaj geldi. Hanife
göndermişti mesajı. "Kocamın gelmesi bir haftayı bulacak."
diye çok kısa ama öz bir mesaj yazmıştı.
Artık
Hanife'yi sikmek için şantaj yapmama gerek
olmadığının, onun da benden
hoşlandığının kanıtıydı bu mesaj...
[Koray]
|